SU ARITMANIN TARİHÇESİ

Arkeolojik bulgular, Antik Yunan ve Kızılderililerin, M.Ö. 4000 yıllarında suyun tadı ve kokusunu iyileştirmek için, kömür filtrasyonu, güneş ışığına maruz bırakma, kaynatma ve süzme gibi teknikleri kullandıklarına işaret eder.

M.Ö. 1500’de, Antik Mısırlılar, sudaki parçacıkları bertaraf etmek için şap (potasyum alüminyum sülfat) kullandılar.
Sudaki bulanıklığın da nedeni olan parçacıkların, sudan ayrıştırılması için ilk filtrelerin kullanılmaya başlandığı tarih, M.S. 1700’lü yıllar… O yıllarda, berraklık konusundaki ölçüm kıstasları, doğal olarak henüz belirlenmiş bile değildi.

İçme sularındaki kalıntıların nedenleri ve etkilerinin belirlenmesi, bu tarihten yaklaşık 100 yıl sonraya, yani koleranın keşfedildiği 1800’lü yıllara rastlıyor. (Koleranın, her ne kadar M.Ö. 500’lü yıllarda görüldüğüne dair bazı arkeolojik bulgulara rastlanmış olsa da, kayıtlara geçmiş ilk vaka 1850, ikinci vaka ise 1880 yılındadır.)

Sudaki bulanıklığın ve hastalıklara yol açan mikropların(patojen), keşfedilmesi, 1900’lü yılların başında ABD’de gerçekleşiyor. Böylece filtrasyon ve dezenfeksiyon dönemi başlıyor.

Endüstri ve zirai sektörlerindeki gelişmelerle birlikte, suda insan yapımı kimyasallara(tarım ilaçları, uçucu organik kimyasallar ve ilaçlar) rastlanmaya başlıyor. Ve ters ozmozun keşfi ile birlikte, temiz (renksiz, kokusuz, tatsız, tortusuz) ve güvenli su(mikropsuz, tehlikeli organik ya da inorganik maddelerin olmadığı, minerallerin ise sadece olması gereken düzeyde bulunduğu) elde edebilir bir gelişmişlik düzeyine ulaşıyoruz.

Bugünkü standart su arıtma cihazları, tortu(sediment) ve karbon filtreler yardımıyla suya ön filtrasyon uyguladıktan sonra, membran ve tatlandırıcı filtrelerden geçirerek temiz ve güvenli su üretmektedirler. Bu sistemlere ilave edilecek pH ve mineral katkı filtreleri yardımıyla ise, alkali ve mineral bakımından daha zengin su üretilebilmektedir.

Ömür boyu sağlıklı su içmeniz dileğiyle,

Sağlıkla kalın.

Nesimi Yılmaz